19 Ekim 2012 Cuma

Modern bir ütopya hikâyesi



Cihat Taşçıoğlu’nun Salı adlı kitabını bitirdim geçenlerde. Tahminimce (yanılıyorsam düzeltin lütfen) Türkçede ütopya tarzı tek roman bu. Türünün tek örneği olmaması için umarım April yayınları biraz daha tanıtımını yapar, zira hak ediyor bunu. Neyse, tanıtım / reklam meselesi ayrı bir yazı konusu olacak ileride.

Yazarın ifadesiyle “insanlığın yararına olan her şeyden nasibini hep gecikmeli almasına karşın başrolü asla başkasına bırakmadığı bir olayda - savaş - yine en önde kasım kasım gerinen enayi pozunu takınmış bir ülkenin" eski başkentinin tam göbeğinde, entelektüel birikimlere sahip bir grup insan, dört tarafı binalarla çevrili koskocaman bir yeşil arazi buluyor. Hikâye bu ya, burası öyle bir arazi ki, üç yüz küsur kişiyi dışarıya bağımlı kılmayacak, tüm ihtiyaçlarını karşılayacak yapılarıyla – hastane, tarım, hayvancılık, bilişim / yayın / baskı binaları, çelik konstrüksiyonlu tek kişilik, iki kişilik, aile tipi evler vs. – beraber barındırabiliyor. Sistemle ve devletle bir şekilde çatışan bu anarşistler, sadece yalnız bırakılma arzusuyla bir çeşit inzivaya çekiliyor. Peki bunu gerçekleştirebilecekler mi?

Taşçıoğlu, karakterlerine kesinlikle sıkıcı olmayan şekilde meşhur filozoflardan, sosyologlardan vs. bol bol alıntılar yaptırarak bizleri çeşitli konular hakkında derinlemesine düşünmeye teşvik ederken, aynı zamanda kitabın yazarı olarak gerek dipnotlar, gerek üst notlar ya da ara notlarla kendini öyküden hiç ayrı tutmayan bir yazım tarzı kullanmış. Örneğin:


Çimen falan nasıl kalabilirdi ki zaten? Kent en alt tabakasından en tepeye kadar köy kökenlilerin eline geçmemiş miydi? Fakirlik içinden geldiysen, yaşadığın köyden ebeveynlerinden birinin ileri görüşü ya da kendi şansının yardımıyla çıktıysan, aradan geçen uzun yıllar sonunda hesapta en öte bilince ulaşsan dahi, yaşadığın mahrumiyet günlerinin hıncıyla her yere beton dökmeye, kopup geldiğin kökeni anımsatacak her türlü yeşilliği yok etmeye kalkarsın herhalde.*
(Dipnot) *"Herhalde" değil; sordum, öyleymiş.

Fakat kitabın büyük bir falsosu var. Ciddi bir editörlük görmemişe benziyor. Orada burada ciddi yazım yanlışları göze çarpıyor. Aklımda en çok yer eden ikisi, "kadar" yerine "keder" yazılmış ve karakterlerden birinin soyadının kimi yerde "Ever'Still", kimi yerde "Ever'Steel" yazılmış olması. Umuyorum ki yeni baskı yapılırsa (ki yapılması en büyük temennim) baştan sona ciddi bir okumadan geçer.

Bu kusur haricinde, duygusallığı, duygusuzluğu, güldürmesi, ağlatması, düşündürmesi, kısaca tüm güzelliği ile alınası, tavsiye edilesi bir kitap Salı.

1 yorum:

  1. Çok güzel bir paylaşım. Ben Türkçe ütopya yazıldığını hiç duymamıştım. Aslında sadece klasiklerini biliyorum bu türün: Thomas More'un, Huxley'ninkiler vs... Salı'yı mutlaka edinip okuyacağım. İnşallah yazımı o kadar da kötü değildir. Sinir olurum çünkü o tip hatalara :)

    YanıtlaSil